where do the lost memories go?
gerçekten ya nereye gidiyor kaybolan hayallerimiz? onlarda mı elma şekeri tadında bir ölüm yoksa?
9 yillik ufak bir ara verdik sevgili blogum, ama seni cok ozledim. Ben yine ayni, spor yapiyorum, humus yapiyorum, portakal yiyorum. Bugun c...
12 comments:
Bence hayallerimiz kaybolmuyor. Bir şekilde içimizde kalıyor acısı. Pişmanlık bile duyuyoruz zaman zaman keşke'ler içinde kalıyoruz. Yapamayacağım, olmaz zaten düşüncesiyle üstünü kapatıyoruz onların. Vazgeçmek, pes etmek bu kadar kolay olmamalı!
ETERNAL
Eternal insanı :)Kimsin bilmiyorum ama ben de senin gibi bir anonymous olarak burdan sesleniyorum insanlara :) Bilinç lazım bize öncelikle ki bilinçaltına ittiğimiz bastırmak için strese girdiğimiz hayallerimizin ,duygularımızın ve en önemlisi değiştirmek istediğimiz davranışlarımızın farkına varabilelim.Ben mesela gayet atalet halindeyim uzun süredir ama bunu değiştirmem gerektiğini biliyorum.farkındalık aşamasını bitirdim.Şimdi en doğru soruyu sorarak kendime ve bu sistemle en doğru cevaba yaklaşmayı umarak bu eylemsizliğimi yeneceğime inanıyorum.HErşey seninle başlar...Biz varsak herkes burada herkes yardıma ve hayallerimize katılmaya hazır ; ama biz yoksak kimse yok ve hayallerimiz de paylaşılmadığı için kaybolmuş gibi oluyor...Aslında bir yere gitmiyorlar onları uzaklaştırmaya çalışıp pes ettiğimiz doğru ve acısı da kalıyor.Uf yeter sonuçta katılıyorum uzatıp laf salatası yapmayayım şimdi...Zorluklarla yıldızlara kadar...Ben evrende hiçbir şeyin kaybolduğunu düşünmüyorum...Kaybolamaz ki sürekli bir devinim var mekan zamanla değişiyor ama kaybolmuyor ; görüntüsü evrende kalıyor..Mesela science okumuştum birkaç sene önce Big Bang'in görüntüsü dünyadan görülebilir mi diye araştırıyorlardı...:) ace kopma sakın ben böyleyim ...Blogum yok benim :(
eternal sunshine of a spotless mind her daim doğru söyler...
ace minibüsümüzde yok bizim zaten ya:(
ladesçiye başla sende atalati yen:)
diyene bak kel(!?)(altını çizeim (moby)in merhemi olsa kendikullanırdı hesabı oldu ama sendeki potansiyel gördüm ben var sende o ışık hayallerimiz uzay boşluğuna o kara deliğe dönmeden harekete geçmek lazım yoksa geç olabilir...
maybe moby but can't be candy...belirtirim ki okudum ben ladesçiyi...aklımda :P
Sevgili Eternal insanı olmayan anonymous insanı :) ben de "anonymous takılma isteği duymuş insanı" :) olarak diyorum ki:
"Biz varsak herkes burada herkes yardıma ve hayallerimize katılmaya hazır" cümlesine katılmıyorum. Katılmadığım kısmı da "herkes yardıma hazır" kısmı... Herkes yardıma falan hazır değil, bence evvela bunu bir kabullenmek lazım. Yardımdan ziyade birçok insan bize engel yaratmak için de gayet hazır ve nazır. Bence atalet halinden kurtulmanın tek yolu gerçeklerle yüzleşmek ve kabullenmek. Leo Buscaglia vari "Herkes yardıma hazır" hayalleri ile insan ancak kendisini kandırır, uyanış vaktini, yüzleşme vaktini erteler hepsi bu.
İnsan başkalarının yardımlarına güvenerek değil, kendine güvenerek hareket etmeli. Kendi iç görüşü ve gücünden yardım alabilmeli. Ayrıca "farkındalık aşamasını bitirdim" de gayet iddialı olmuş. Farkındalıklar, yaşamımız devam ettiği müddetçe bitemez, zira her yeni tecrübe ile yeni yeni farkındalıklara gözlerimizi açarız. Yaşadıkça, birbirinden çok farklı onca olay ile karşılaşınca, tecrübelerin ve dolayısıyla da farkındalıkların sonu gelmediğini anlarsın.
"Aslında bir yere gitmiyorlar onları uzaklaştırmaya çalışıp pes ettiğimiz doğru ve acısı da kalıyor" demişsin. Bazıları da baktın senin hayatından kendine doğru bencilce enerji emiyor, at gitsin! Giden de gitsin, zaten aslolan senin en huysuz, en zor anında bile yanında kalandır. Mesnevi'de bu konuya değinen çok da güzel bir hikaye vardır:
Zünnun-i Mısri kendinden geçip coşunca, halk onun delirdiğini düşündü. Bu coşkunluklar sık sık olunca onu zindana kapattılar. Bunu duyan dostları, bu işin hikmetini merak etmeye başladılar. "Acaba bilerek kendini deli mi gösteriyor?" diye düşünüyorlardı. Derken onu ziyarete gittiler. Zünnun-i Mısri gelenleri görünce, "Sakın yaklaşmayın bana!" diye bağırdı. Bunun üzerine dostları kendilerini tanıttılar, hatır sormaya üstatlarının halini öğrenmeye geldiklerini söylediler. Ama Zünnun onlara sövüyor, boş sözler ediyor, deli gibi söyleniyordu. Hatta eline geçirdiği bir sopayla onlara saldırıp taş atmaya başladı. Bunun üzerine gelenlerin hepsi can havliyle kaçtılar. Bunun gören üstat, kahkahayla gülmeye başladı: "Hey gidi hey, şu dostlara bakın. Bu nasıl dostluk? Nerede dostluk belirtisi?" Belaya, sıkıntıya, derde neşeyle katlanmak değil midir dostluğun belirtisi. Sevene, sevgilinin yarası ağır gelir mi hiç? Aşık altına benzer, bela ateşe. Altın, ateş içinde hoştur.
Sevgiler :)
"Aslında bir yere gitmiyorlar onları uzaklaştırmaya çalışıp pes ettiğimiz doğru ve acısı da kalıyor." bir önceki cümlenin gelişinden dolayı muğlak kaldığı için şimdi bir de bu "gitmeyenler"i hayaller olarak ele alırsak, bu hayallerin ne olduğunu biraz açmak lazım bence: "gerçekleşmesi imkansız" (uçmak gibi, ya da renk körü olup da pilot olmak istemek gibi, yetenek ya da fiziksel imkanlarının müsade etmediği bir şeyleri dilemek diyelim) ya da "gerçekleşmesi imkanlı" hayaller (yetenek ya da fiziksel imkanlarının müsade ettiği bir şeyleri dilemek) dersek, insan ne istediğini iyi bilmeli derim.
"Bilinç lazım bize öncelikle ki bilinçaltına ittiğimiz bastırmak için strese girdiğimiz hayallerimizin ,duygularımızın ve en önemlisi değiştirmek istediğimiz davranışlarımızın farkına varabilelim." derken, bilinç bu itilenlerin farkına varmakla kalmamalı, aynı zamanda da bu itilen hayallerin neden itildiklerine de bir göz atmalı. "İmkansız" olan hayallerin peşi bırakılmalı, ama uzaklaştırmak zorunda değiliz onları. Yine insan kendi ile başbaşa kaldığında onların hayalini kurabilir, rüya görebilir. Mühim olan, insanın, herşeye sahip olamayacağını, dolayısıyla da her hayalini de gerçekleştiremeyeceğini egosundan sıyrılıp kabul etmesidir. O zaman vazgeçilenlerin yerine yenilerinin gelebildiğini ve daha da iyi olabildiğini göreceksiniz.
Kısacası fazla hayalperestlik ataleti beraberinde getirir. Uygulamaya geçin bir an önce, deneyin ve görün, bakalım bu hayaller size ne kadar uygun ne kadar uygunsuz... Ona göre siz karar verin.
çok saygıdeğer içerisinde ansızın takılma isteği duymuş olan insan=);
bende sana katılma isteği duyuyorum=)
çünkü bencede insan herşeyden önce kendisine güvenmeli,insanlar gercekten engel oluşturmak için ellerinden geleni yaparlar ve bu yüzden de hiçbir insanın hayatı günlük güneşlik olamaz...Büyüdükçe sertleşir dünya sende büyürsün çünkü ve artık dersin ki,kendimden başka kimseye güvenmemeliyim kırılmamak,üzülmemek ve yarı yolda kalmamak adına bu konuda çok haklısın...
konu atalet olunca da biraz katılma isteğim azalıyor=) bence insanın atalaet halinde olmasını sağlayan kendisini bu hayatta gercekten adayacak birşey bulamamış olmasıdır,eğer senin dediğin gibi hayallerimizi indirgersek olmaz be üstad=) nefes aldığı müddetçe hayal kurmalı insan,uyanmalı ve sonra tekrar hayal kurmalı,hayat üstüne üstüne geldiğinde tekrar hayal kurmalı=) {yok bu son hayal kurmalı cümlesi idi=)]
neyse umalım ki senin içindeki bu katılma isteği her daim bulunsun azizim...
sevgiye ve saygıya mahzar olan insan=)
Para Vivir kesinlikle doğru söylüyorsun, yaşadığı müddetçe hayal kurmalı insan, tekrar tekrar kurmalı tabii; fakat "hayal kurmak" ile "hayallere kendini kaptırmak" arasındaki ayrıma dikkat çekmek istemiş idim. Olmayacak hayaller de kurar insan ve bu güzeldir bence de, insana pozitif duygular verir. Amma velakin, ille de uçucam hayatımı uçmaya adayacağım dersek de olmaz, yani fiziken ve yetenek ihtimalleri dahilinde olan hayallere kendimizi adamalıyız, ve bu bizi ataletten kurtarabilir. Yalnız, olmayacak dualara amin der gibi, olmayacak hayallere de (fiziken ve yetenek ihtimalleri dahilinde olmayan) hayatını adayıp yitip gitmiş insanlar da gördük. Sesim berbatsa ve ismi lazım değil bir takım turp gibi olan insanlar gibi "muuzz" diye bağırırsam ve sonunda da harika bir şarkıcı olmayı hayal edip hayatımı buna adarsam atalete sebebiyet verebilecek fena bir şeyle karşılaşmış olurum ki, buna da halk arasında hayalperestlik denir, yalnız halk yalnızca kelimeyi doğru telaffuz eder, maalesef yerinde telaffuz etmedikleri için "hayalperest" deyince en ufak hayal kuran bile bu kümeye dahilmiş gibi bir izlenim yaratılır ki, bu bence külliyen yanlış bir kullanımdır. "Çok fazla hayal kurma özelliği" tek başına, bir insanı bu sıfatla nitelemek için, kanımca yeterli değildir. Bir de olmayacak hayallere kendini sürekli bir kaptırmışlık, adamışlık hali vardır ki, sağlığı bozar, ataleti depreştirir, rehavet verir :)
Hayalin de bir haddi olmalıdır, yoksam etraf najdar, ejder kaynardı mazallah :) Kısaca "hayal kurmak" güzeldir bence, süperdir, insanın özgürlük alanıdır. "Hayallere kendini kaptırmak" ise hesap kitap istemelidir biraz. O kaptırış son kaptırış olmasın diye. Sonra hapşırık gibi şarkıcı, oyuncu, spiker doluveriyor ekranlara, ve bence pek de hoş olmuyor.
Velhasıl, bir önceki yazımda "'İmkansız' olan hayallerin peşi bırakılmalı, ama "uzaklaştırmak zorunda değiliz onları". Yine insan kendi ile başbaşa kaldığında onların hayalini kurabilir, rüya görebilir. Mühim olan, insanın, herşeye sahip olamayacağını, dolayısıyla da her hayalini de gerçekleştiremeyeceğini egosundan sıyrılıp kabul etmesidir." derken anlatmaya çalışıp da anlatamamış olduğum düşünce budur. "Hayal kurmak" harika, "hayallere kendini kaptırmak" ise tehlikeli olabilir. Tam o noktada "çanlar bizim için çalıyor" :) Ya imkansız ya da imkanlı hayallere kendimizi kaptıracağız. Ha şu soru sorulursa gayet güzel olur bunların üzerine; pekiyi, kendini kaptırmadan hayalin imkanlı mı imkansız mı olduğunu nasıl anlayabiliriz ki? E o zaman da diyeceğim odur ki, gençlik hataları ya da gençliğin vermiş olduğu dinamizmle "benim herşeye gücüm yeter, gölgelerin gücü adına. He-man!" diye bağırabilmek, "sesi henüz kısılmamış olmak" denir bunlara ;) onlar da olur, ama mühim olan olup bitenlerden ders çıkarıp insanın kendisini tanıması, neye gücünün yetip yetmeyeceğini kestirebilir hale gelmesi ve olgunluğun vermiş olduğu kararlılıkla hareket edebilir olması lazımdır. Ha bir de "kaptırmak" var "kapppptırmak" var :) ejder gibi :) Bilmem anlatabildim mi, ki yine anlatamamış olduğum birçok şey olacağından eminim ama tartışmanın güzelliği de bu zaten değil mi :) Fikirleri tartışmak diye bir şey olmazdı aksi halde.
İMZA
Aslında bu sitenin sahibini çok ama çok sevmiş olan insan, bir dost
zat-ı muhterem;
gölgelerin gücü adına yazıyorum:P
haklısın böylesine bişey bulmalı ki insan hem yetenekli olmalı hem de sevmeli onu zaten o zaman ne atalet kalır ne bişey...hemingway in çanları tüm insanlık için çalıyor zaten önemli olan farkında olmak bu çanların sesini duyabilmek,uyanabilmek fazla hayalllere dalmadan,o yüzyıllık uykudan kalkıp silkelenmek ve gidip hayatını almak yoksa tüm hayalller o bilinmez boşluğa doğru yola çıkar...
Dönmek
Mümkün mü artık dönmek
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek
Neresi sıla bize neresi gurbet
Al bizi koynuna ipek yolları
Üstümüzden geçiyor gökkuşağı
Sevdalı bulutlar uçan halılar
Uzak değil dünyanın kapıları
Neresi sıla bize neresi gurbet
Yollar bize memleket
Gitmek
Mümkün mü artık gitmek
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek
Neresi sıla bize neresi gurbet
Takılı akşamlar günbatımları
Çocuk gibi ağlar ya sarhoşları
OLMAMIŞ YAŞAMLAR EKSİK YARINLAR
HATIRLATIR HERŞEY ESKİ AŞKLARI
Neresi sıla bize neresi gurbet
Yollar bize memleket....):
selinim bu konuda varoluşçu gördüm ben seni=) şarkı sözleri muazzam konuya yeni bir soluk adeta tazelik geldi.Fresh ur body lalala=)
bu arada takılma isteği duymuş olan insanüstü varlık bende seni çok ama çok seviyorum kanımca o kırmızı ayakkabı senin camelindan güzel onu alacaktık biz hata yaptık=)ayrıca içinde 12 tane vardı onun birde kaç ödüllüüüü:D
Para Vivir'im, canııım :) Kırmızı ayakkabı içimde kaldı. İyi hatırlattın, bir gidip alayım ben onu bir ara :)
Post a Comment